sabahın kaçı oldu, uyumak ne kadar zor.
uyanmak ne kadar zor.
bir takım korkularımın olduğunu fark ettim. ya da fark ettiğim an mı korkmaya başladım bilmiyorum. istanbul gözümde tütüyor, yüreğimle oynuyor. oralardan meydan okuyor gibi. korkuyorum gitmeye. burda bir gün daha kalacak olma düşüncesi ise ölesiye canımı sıkıyor bir yandan. veba gibi.
kambur oldum. kambur ada. bir ada var, ısıtan güneşi yok. yok olmuş. ada kabuk bağlamış. ağaçların yüksek gövdeleri o kabuğun başladığı yere dayanmış, eğilmiş, sonra.. güneş gelir kabuğu kurutur, kabuk kırılır ve ada kurtulur diye ummuşlar aylarca, yıllarca. tek kelime etmeden. edemeden. kambur öyle acı veriyormuş ki bir yandan, konuşmaları zaten çok zormuş. ne zaman konuşacak olsalar şu lanet kamburdan yakınacakları için susmayı tercih etmişler. güneş gelecek, ada nasıl olsa kurtulacakmış... mış.
güneş bir türlü gelmemiş. ağaçlar kelimeleri unutmuş.
ada bir daha hiç konuşmamış.
konuşamamış.
öyle travmatikmiş ki bu... bir şey olacağı belliymiş bununla başa çıkması için. sonra aslında 'zaten' hiç konuşmamış olduğuna inandırmış kendini zamanla.
inanmış buna.
o ada soğumuş o gün. güneşi aniden sönmüş.
yok olmuş.
bir daha da konuşamamış ada. ama hiç değilse, 'konuşamamak' susmaktan iyiymiş..
PARENTAL ADVISORY: LANGUAGE WARNING!
hah. çet ettiim tek insan neredeyse alperen olduğundan, o da sabahlara kadar oturduğundan onu bir taciz edesim geldi -ama yemedi kendisi-.
neyse. "çok sarhoştuk lan".
guru'yu çok seviyoruz,
ve dünya'da insanların olmasını tuhaf buluyoruz.
hıı
alperen.altinoz: abi tamam ya
miray: hahahah
alperen.altinoz: monitörü kapattım şu an göremiyom yazdıklarını
bişey yazıyosan yarın sabah uyanınca okuyurm
hadi yice geceler.
miray: başkalarını düşünüp benimle yazışıyorsun di mi
ulan az pezevenk değilsin ha
haahah
alperen.altinoz: görmeemdiğim için cevpa vereiymiyorum kusura bkmaa
miray: olm süper espri yapmıştım
görmen lazımdı
alperen.altinoz: yarın artık ya, ksıemt böyleymşii
miray: haahahahah
manyak
siktir
alperen.altinoz: tamam bu sefer cidden gittim.
istediğin kadar yalvar geri dönmicem.
çok kırdın çünkü beni.
git guru'yla aşna fişna et.
miray: seni neden kırıyom ya
manyaa bak, daha napalım
alperen.altinoz: lafın gelişi canım.
napalm strike.
miray: guru'yu unutalım tamam mı.
alperen.altinoz: guru aramızdaki fena kadın pozisyonunda, yuva yıkan cinsten.
miray: guru inhibitory neurotransmitterlar gibi
alperen.altinoz: eveeeet iyi geeleeeeer
whwhw. ya şimdi okudum tekrar da nas
hE bir de isim söyleyebilen ve 40 haneli sayıları çarpabilen pipiler var ama onları buraya yazamiycem. (boğaziçili bi ocam vardı adam imtehen yazmıştı bana attığı bi meyl'de, akademiden soğumama sebep olmuştu ama zaten bunu alperen'e anlatmıştım).
bazen ne yaparsan yap, olmuyor bazen?
miray: "Güvercinler sahiden ilginç hayvanlar, insanlar dışında cinayet işleyerek kendi türünü öldüren tek türmüş."
bunu bi arkadaşım da demişti ya
inanmayıp gülüp geçmiştim.
alperen.altinoz: abi güvercinler bir martılar iki.
güvercinlerde her türlü pislik vardır.
haaha. bu ne ya? off of! kargaların da daha "seviyeli" kuş olduklarını iddia etti şimdi. hepsi iyi, okumuş çocuklar filan tabii.
ben aslında şey diyecektim ya,
şu jolie holland hanfendi ispanyolca ve fransızca söylese aynı lhasa de sela gibi olurmuş. yaNİ lhasa da jolie gibi olabilirmiş ya da. acayip hem de, vallaha. neyseyin.
sanırım nevyork'un tiksinç, nemli sıcağında evde klimasız oturmaktan daha kötü şeyler de vardır şu dünya'da. diyorum ki, hiçbir şeyden çekmedim klimasızlıktan çektiğim kadar..
anlayan anladı, anlamayan da anlamamıştır herhalde.
anlamayanlar anlayanlara anlatsın?
şimdi ben bir şey okuyordum, diyor ki... işte biz fetusken duymaya başlıyormuşuz ya .. bebeler doğar doğmaz, daha 24 saat geçmeden kalp atışlarını ölçmüşler bu sıpaların. anne konuşurken kalp atışları yavaşlıyormuş, ama sadece anne konuşurken. annenin sesine gidiyor kulağı. zira zaten kalbimiz de yavaşken en iyi alır uyarıcıyı. kalbimiz bi hızlı çarptı mı elimiz ayağımız dolaşır. burdan sonrası spekülasyon. ya kalp hızlı atıyor diye beceremiyoruz bazı şeyleri, ya iyi beceremediğimiz için kalp hızlı atıyor .. neyse. bebeler dinliyor, tanıyor diyorduk anayı, öyle de bağlanıyorlar gibi.
bazen duyuyor gibi olmuyor muyuz bazı insanların seslerini? duyuyorduk sanmıyor muyuz önceden? biri bize konuşup, konuşup durmuş sanki.. kimse de duymuyor sanıyormuş. acaba böyle, kendi kendimize konuşurken birileri duyar mı sesimizi. tekrar duyunca tanır, nerden tanıdığını bilemez mi? şöyle diyeyim, tanıdığı için tanır ama daha önce tanıdığını bilemez mi bilinç düzeyinde? o iki kişiyi birden birbirbirine yaklaştıran şey zamanında kendi kendine söylenip durmuşluk mudur?
tanımak yani.. zamanla mı birden mi olan bir şeydir? ve eğer her şey birden olmuş oluyorsa, ama hiç bilemiyorsak.. şimdiye kadar her şeyin zaten olup bitmiş olduğunu söyleyemez miyiz? olmuş bitmiş, ama tekrar olacak. işte, var olmak böyle bir şey sanırım. "yok olmak" bir oksimoron, "var olmak" ve "var etmek" ise yazgımız gibi.
şimdi yazgı diyorum da, determinizmden kelli bir yazgı değil bu. mistik süreçlerdeki sistematikliğe kasıt belki. ama epeyi bir mantık sapması olduğunu da anlamışsınızdır. zira bebek de zaten annesinin sesini "duyarak" tanıyor. tanımak diyorum yani. bir ben var benden içeri, öyle iyi tanıyor ki seni. bir ben daha var ki zamanla tanıyacak işte ancak. şöyle yani, bu seni duyan benden içeri tanıştırıyor sanırım ilk öteki benden'e. he ya, öyle olsa gerek. nerden nereye geldim yahu, harfli düşüneyim istedimdi sadece. ben aslında muna zul dinleyip güney amerika'ya sürmek istiyordum olmayan arabamı. çok bira içtim, belki ondandır.