a gentle reminder

Ocak 10, 2007

 

alçaklar, vatan hainleri ve içgörü yoksunları.

bok gibi bir gün geçirdim. hiçbir şey de yazasım yok aslında neden karalıyorum bilmiyorum. bir şeyler söylemek değil, bir şeyleri çok net söyleyebilmek istiyorum (tut ki ben çok güzel bir şiir yazsam, ya da bir şiiri çok güzel yazsam gibi bir şeyler yazmıştı turgut uyar bir şiirinde).

es geçilemeyecek çok aptal şeyler var insanda. ülkemizin, yani aslında ülkemizdeki büyük şehirlerin kozmopolit yapısından, populasyonun heterojenliğinin getirdiği insanlar arası büyük uçurumlardan olsa gerek; inanılmaz götü kalkmış türk insanı var. şöyle televizyona, sözlüğe falan 10 dakika bakan herkes hemen anlayabilir. okan bayülgen'in neden bu kadar prim yaptığına, ajdar anık'la dalga geçenlere, erke dönergeciyle falan daha hakkında 3 kelime şey bilmeden hunharca eleştirip dalga geçmeye başlayan insanlara falan baktığımızda hemen anlayabiliriz sanki. böyle içi boş bir kibir, başka hiçbir bok yapamadıkları için laf sokma arzusuyla yanıp tutuşan bir ton insan. bir kimsenin güzel bir şey yapması çok zor türkiye'de. inanç sıfır, stigma had safhada. saygı sıfır. yani kendilerine olan saygılarından bahsetmek gereksiz zaten. aklım almıyor benim. kim bu insanlar yahu? bir diğerinden farkları ne? sürekli bir imalar, ayarlar falan dolaşıyor etrafta, kimse kendi işine bakamıyor. kolektivistik toplumda böyle sanırım bu işler. ingroup (grup içi)/outgroup (grup dışı) ayrımını çok iyi yapar kolektivistik toplum insanları. bu ayrımı çok iyi yapabildikleri için daha az ingroup ilişkileri olur. grup harmonisini sağlamak adına grup içi saydıkları insanlara daha pozitif duygular gösterirken, negatif duygularını bastırırlar. grup dışı saydıklarına da hiçbir negatif duyguyu ifade etmekten çekinmezler. bireyselciler içinse bu ayrım çok önemli olmadığından, grup içi insanlara negatif duygular göstermekten çekinmez, sürekli pozitif geri bildirim vermek için de kasmazlar.

türk insanının etrafta yaşadığı yabancılaşma yüzünden (ve bu yüzden de iç grup dış grup ayrımında abarttığı için), kendi grubundan saymadığı insana bu kadar saygısız davranabilmesi bunun bir örneği, kolektivistik toplumlar sıralamasından hala listede bayrak sallayanlardanız ne de olsa. koşuyoruz. birseyselciliğin ideal yaşam şekli olduğunu savunduğum yok, ama şu anlattıklarıma bakınca asıl elitist, bireyselci olan biziz gibi. en iyi aşağılamayı öğrenmişiz çünkü. bakın hemen iki dakikada nasıl aşağıladım koca toplumu, genelledim. pek iyi yaptım.

sahiden türkün türkten başka düşmanı yok . aman.

bülent somay bir ara güzel bir şey demişti bir dersinde, unutmam. konu da egoydu. egonun, içerden ve dışardan geleni ayırt edebilmekte başarısız olduğunu söylemişti. o aklımda kalmış. doğru bildiğin. o bükemediğimiz egoyu etrafa yansıtmak yaptığımız şey, çirkinlik yani. kendi çirkinliğimizi, kendimize sevgisizliğimizi etrafa yansıtıyoruz. başkasına attığımız bok aslında kendi sıçtığımız yani. saldırdığımız, aşağıladığımız dışarısı aslında sevemediğimiz, kendi çirkinliğimiz. başkası sebep oluyor sanıyoruz, bunaldım.

balık hala kendi beynini yiyor tabi bu arada, egosu olsa böyle mi olur, başkasınınkini yer.

Comments:
çoğunluğa göre asıl vatan haini bu yazıları yazanlar değil mi? peki bazılarına göre de iki kutup arasındaki gerilimi yaratan işin içine vatanı katmak değil mi?
bir şiirde geçen iki kelime bir grubu diğerine yendiriyor, anlamamaya itiyor, diğer yandan başka bir grup soyutlanmış gözüküyor diğerlerinden, anlaşılmaya itilmiyor-daha da kötüsü kendileri de anlaşma yanlısı değil. birbirini anlamaya niyeti olmayan insanların birbirlerini ezme arzusu hep olacak. türkiye'de şu anda gördüğüm kadarıyla, olgunluğun ölçüsünü pasifistlik olarak görenlerin fazlalığı hiç te iyi bir referans oluşturmuyor arkadan gelen akıntılara. anlaşılmazlık olduğu sürece bunların bitmesi beklenemez. beklenecek durum sadece içinde eylem safhasını bulundurandır böylece.
 
alçaklar, vatan hainleri ve içgörü yoksunları aynı kişiler değiller aslında başlıktaki. biri benim. biri herkes. bazıları da ne olduklarını bilmeyen bir şeyler.

aslında oldukça kafam karışıyor. sanırım toplumca ihtiyacımız olan tek şey tolerans. ben de aklımca, tolere edemeyen insanlara tolere edemiyorum. birbirini anlamayanlar birbirlerini tolere etmeyi öğrenebilirler sadece. bu şekilde anlayabilecekleri insanlarla tanışma potansiyelini kırıyorlar. herkesi korkak, pasifize ediyorlar. sonra akli dengesi bozulmuş, sosyal kaygısı sıfır insanlar çıkıyor ortalığa, ajdar anık gibi. akıllı adam da susuyor işte. deli mi, neden bir şey anlatmaya çalışsın ki, yiyecek kazığı tolerans yoksunlarından. böyle oldukça da zamanla çoğalan onlar oluyor, susan akıllılar da eleniyor tabii. doğanın kanunu böyle. akıllılar sustukça, susturmaya devam edecekler yani.

bir de elektrik felan yemeden öğrenilmiş çaresizlikten mustarip insanlar var. onları hiç aklım almıyor. dediğin gibi olgunluğu pasifistlik olarak görenler. zaten bir onlardan, bir de her şeye bok atıp pasifize etmeye çalışanlardan en çok var türkiye'de.
 
"aslında oldukça kafam karışıyor. sanırım toplumca ihtiyacımız olan tek şey tolerans. ben de aklımca, tolere edemeyen insanlara tolere edemiyorum."

bu inandığını uygulama yolundaki en büyük hakkın: tolere edemeyenleri tolere edememek. dev bir sudan verim almak istersen bir tarafına baraj dikmek zorundasın. tabii buradaki asıl sorun "neye göre? kime göre?" sorusunun cevabı. özellikle bunun standardlarının koyulduğu bir çağda yaşamıyoruz ama ince fikir ayrımlarının dışında genel yöntemlerin belli olduğunu düşünüyorum.

bu tip, genelde tüm insanlığın sorunu olduğunu düşündüğüm şeyleri türkiye üzerinden anlatmak pek hoşuma gitmiyor ama bu konu, tam da türkiye üzerinden anlatılması gereken bir konu. neredeyse 1000 yıldır türkler kendilerine çok aykırı olduğunu düşündüğüm şeyleri kendine sindiriyor, bir yandan da geçmişini kollarının arasına alarak devam etmek istiyor. durum böyle olunca bu tip insanlık sorunları en göze batacak şekilde, maalesef, ülkemizde yaşıyoruz.

türkiye'nin bu bahtsız tarihi, bence türkiye diye anılmadığı zaman bitecek. bu tarihi sürdürmek, bununla gurur duymak, bundan utanç duymak kesinlikle insanların tercihidir ama görünen o ki tarihin getirdiği ve üzerimize boşalttığı bunca çöpün altından, uzun vadeli bir geliştirme süreciyle kalkılamayacağı çok açık.
 
valla bilemiyom ki. konuşmak gelmiyo içimden. valla canım sıkıldı. herkes didişiyo. ama kaçamıyon ki. allah belalarını versin diyom ben. öyle insanlar hep yalnız kalcak. zaten en fena ceza verilmiş.
 
sevgili lenore,
gecen gun dayanamayip, sinirlenip turkiye'de ve dunyada gelisen olaylara kendimce yorumlar yaptim, yorumlar yaptikca moralim bozuldu ve zaten yazdiklarim iki word sayfasi kadar olmustu. bir yerlere gonderme yapip yapmadigimdan emin olmak icin bir kez kontrol ettim ve post olarak bloguma gecirdim. aksam, gelen yorumlara baktigimda ise birisi bana 'kopek' demisti.

o yuzden, senin gozlemledigin durumu boyle sade cumlelerle anlatabilmen ve elestirel yaklasim tarzi kararinda bir kisiden yorumlar alman cok hosuma gitti. en cok hosuma giden ise olup gitmesine alistigimiz davranissal sorunlarin canim hocam tarafindan basitce bir benzetmeyle aciklanabilmesi, beynimizin taa o en diplerine kadar islemesidir.

romantic period'taki siirlerde icimizi yakan o ornamentleri yazilarinizda acikca gormemek beni cok mutlu ediyor zira neredeyse tum blogger ailesi suslu, alli pullu, bol fotografli yazilarin hastasidir.

ben seni cozdum haci, arkadas olalim.

bobi
 
Yorum Gönder



<< Home

Archives

10/2006   11/2006   12/2006   01/2007   02/2007   03/2007   04/2007   05/2007   06/2007   07/2007   09/2007   11/2007   12/2007   01/2008   05/2008   06/2008   09/2008   10/2008   03/2009   05/2009   09/2009   01/2010   08/2010  

This page is powered by Blogger. Isn't yours?