a gentle reminder

Mayıs 16, 2009

 

love vigilantes

yalnızlıkla yapılacak bir iş değil.

önce zamanlama lazım. ne zaman, nasıl düşündüğünü hatırlaman lazım. kapıdan girmişti, sonra ne olmuştu?
girer girmez evde olduğun aklına gelmiş miydi? manyakça şeyler yapabileceğini düşünüyor muydun?

hangi şarkı çalıyordu aklında?

hangisini tutabilmiştin o uçucu düşüncelerinden?

varlığın ağırlaşıyor muydu olduğun yerde? tüm bu soruları bir kenara itip, ne diyeceğini düşünüyor muydun?

yoksa o ne diyeceğini düşünüp, 12'den vurduğun zamanlar geride mi kalmıştı? sadece bir şey söylemek 'durumunda' olduğunu mu düşünüyordun.
ne kadar istiyordun bunu. bir şey söylemeyi. ne kadar oluyordu, insanlar seni konuşturalı? söylediklerine inanmamaya başlayalı? söylediğin şeyler en çok kendini heyecanlandıralı?

"yarın kendimi öldüreceğim." nasıldı acaba. buna inanır mıydı?

ya "günün nasıldı?" evet. buna inanabilirdi. inanıp cevap bile verebilirdi belki. dinler miydin, gerçekten?

ne düşünüyorsun. mesela, tam şimdi şu an. boşa aldım. ne düşündüğümü bilmiyorum. biri beni alsın. tekrar büyütsün. çabuk büyütsün. çocukluğunu hatırladıkça hüzünleniyorum. bazen gözlerimden yaşlar bile süzülüyor. bok gibi çocukluk geçirmiştim oysa. dinler miydi, gerçekten?

dinlerdi.

önünden sürekli geçtiğim bir pencere vardı sokakta. orada ne vardı hiç bilmiyorum, neden onu hatırlayıp durduğumu da. bunu daha önce de yazmıştım. bazen neler olduğunu değil, bir imgeyi hatırlıyoruz. bu bir unutma mekanizması. imge, oraya yerleşik olduğundan silinmesi daha zor oluyor. tanrım. ilkokul öğretmenim yaşamıyordu umarım orda.

insanların bizi duyduğunu nasıl anlayabiliriz? kimler eko yapıyor, bunu kesinlikle bilebiliriz. hayatımızda, onlara dönüp konuştuğumuzda, sesimizi eko şeklinde geri tepme özelliği vardır bazı insanların. bu o insanla bile alakalı değildir. ikili iletişiminizle alakalıdır, nasıl ki derin, geniş boşluğa konuşunca eko yapar, öyle gibi, kendinizle konuşurmuş gibi konuşabilirsiniz onlarla da. kendi sesinizi duyarsınız. tüm gün yapay, sikko, -miş gibi konuşmaların içinden sıyrılıp, kendi sesinizde okursunuz asıl hissettiklerinizi, düşüncelerinizi. güzeldir bu. o eko insanlar bazen giderler. bazen dönmezler. dağa, taşa, toprağa, ufka.. baktığınız yere karışırlar dönmezlerse. yokluklarıyla değil, varlıklarıyla acıtırlar içinizi.

kendinize bir nesne seçip, onunla da konuşabilirsiniz. tek bir nesne olabilir. sürekli değişebilir de. bir süre sonra neyle konuştuğunuzu bilemeyebilir, unutabilirsiniz mesela. umursamayın.

bir şeyler başlayıp bitiyor mesela sonra. bazılarımızın haberi bile olmuyor. bir şeyler başlayıp, bitmiyor mesela bir türlü sonra. olmadığı zamanlara bakarak, yine olmayacağı bir zaman olacak sanıyoruz. haklıyız da. olanlar ve olmayanlarla, olacak ve olmayacakların savaşı.

kolum ağrıyor. şimdi gidiyorum.

Comments:
sen benim feyz aldığım bir yazar aynı zamanda canımdan bir parçasın.
 
Yorum Gönder



<< Home

Archives

10/2006   11/2006   12/2006   01/2007   02/2007   03/2007   04/2007   05/2007   06/2007   07/2007   09/2007   11/2007   12/2007   01/2008   05/2008   06/2008   09/2008   10/2008   03/2009   05/2009   09/2009   01/2010   08/2010  

This page is powered by Blogger. Isn't yours?