her şeyi en basite indirgeyip olabilecek en basit formülleri filan çıkarmaya çalışıyor olduğumu fark ediyorum bazen. bazen ise istemeyerek oluyor, su şişesine kapağı geri takarken filan. bazen bunlar çok yoruyor beni. akışına da bırakamıyorum çünkü uydurduğum şeyler çok ciddi gibi görünebiliyorlar zamanla. hayatı akışına bırakmak deyişi ise zaten bir hayli ironik, aksi mümkünmüş gibi. let go derler ingilizce ve bırak gitsin olur. toptan her şeyi akışına bırakmak zaten nasıl oluyor da senin elinde oluyor bilemiyorum.
asıl yalnızlık insanın kendi sesini duymayı ya unutmasıdır, ya özlemesidir sanırım. insanın üstüne çöken en ağır duygu de yabancılaşma değil, sıradan biri olma korkusudur.