a gentle reminder

Nisan 25, 2007

 

yeryatagindan notlar.

oyle bir yazma askiyla actim ki sayfayi, manik depresifffmsi hissettim.

okulun olmamasi cok guzelmis. ben odev yazmayi hic sevmiyorum. bin tane sinav filan versinler canima minnet. odev boyle, bi de gerzek bi konuda filansa, canima okuyor saclarimi tek tek yolmak istiyorum. icim simdiden bi tuhaf oldu. neyse gecti gitti, sakin ol sakin.

cancagzim, gelmis gecmis en konsantre visne suyu geri pas yapti. dersime biraz calistim, aktarmaya calisayim simdi de.

sizo kisiliklerimizi farkli arkadaslarla tatmin ettigimize inaniyorum. eminim cogu yakin diyebilecegim arkadasim hakkimda farkli farkli seyler dusunuyolar. yeni tanistiklarim da oyle aslinda. hakkimda varilan genel gecer yargilar olmadigi anlamina gelmiyor bu. mesela "kendini begenmis" oldugumu dusunen sayamayacagim kadar insan vardir kesin. ya da "zipir", "komik", "eglenceli" oldugumu dusunenler. cok sakin ve melankolik oldugumu dusunen de bir suru insan var eminim. melankolimin "sahte" oldugunu dusunen bir o kadar insan daha vardir. iliski cok interaktif bir sey, biliyor musun. o dinamik, bir cok fenomenin esiginde yatiyor. "historical antecedent" bulmak bir mesele olabilir bazi konularda, zordur (evrim sureci de boyledir gibi). refere edebilecegin bir nokta, ya da ilk nokta diyelim. iki insanin iliski dinamiginde, o dinamige ilk ivme kazandiran "etken"i bulamazsin. birbiriyle etkilesimli bir cok sey vardir: genetik kodlar, o ana kadar zamanla "ozunu" olusturdugun hayat, icinde oldugun durum vsvs. bir suru zirva yani. onemli olan iki insanin arasindaki iliskinin "essiz" bir niteligi oldugudur.

bu kadar safsata yapmisken diyeyim. sanirim "kani isinmis" olan bir insan miyim, ilk goruste cok soguk hissettigim insan az olur. hatta su an pek deger verdigim insanlarla ilk gorusmem, cogu zaman, sanki hic ilk gorusme gibi olmamistir. bu bircok seyi acikliyor kendi icinde.

narsisist bir yapim yok, sanirim. nitekim "ancak" herkes kadar, ama herkesten daha fazla "egoist" oldugunu belli eden bir egoist yapim var gibi. cocuksulugumdan geliyor. cocuklugumu yasayamamisim ben. bir de plastik huzunlerim ve sikildigimda patlayan hipokondrim, ve acayip bir "adalet" anlayisim var. 6 yil sonra 29 yasinda olacagim.

ufukta siluetimi goren birinin aninda nefret etmesi gereken kadar berbat biri olabilirim. surekli dogruyu bildigini deklare eden biri varsa benden saygi beklemeyebilir. surekli dogruyu biliyormus gibi davranan ve insanlara ne yapmalari gerektigini anlatan biri olabilirim, bu yuzden politikaci olmak istemezdim (tam da bu yuzden politikaci olmam gerekirken!)

ve gordugunuz uzere, baskalarinin benim hakkimda ne dusunebilecegini anlatirken kendi hakkimda ne dusundugumu yazdim. bu da bazen insanlarin ne dusundugunu onemsemedigimi hemen belli etti gibi. cunku kucuk dusmek, bazilarina "olum kalim" meselesi olurken, benim nasilsa canimi pek sikmiyor.

bir de sey. bir de yaniniza gelip yavsayan, beni sev diyen kediler vardir ya.. o kedilerin insan formlari vardir, ama "konusabiliyor" olduklari halde "konusmayan" bu insanlari siz seversiniz. ama sadece ayaginiza kadar gelip "beni sev" diyen kedi olduklari icin. sadece sevilmeye ihtiyaclarinin oldugundan ve bu ihtiyacin ne zaman karsilanacagina "kendilerinin karar verdiklerine", kendilerinden daha fazla emin olduklari icin. iliskiye bastan bicilmis bir kaftan yani. o insanlar da konusmuyor olduklarinin farkina varmazlar. ben de zaten o insanlarla "konusuyor" oldugumu hic dusunmem. severim, ve giderler. buna gercekten pek aldirmam. kediye asla bir sey ogretemezsiniz.

kedimi acayip ozledim, felaket ozledim, simdi onu fark ettim.

bu blog da boyle geyik meyik, uzadi. istanbul'u cok ozluyorum.
asagi dakota'ya iniyorum bu haftasonu, arkadas gormeye. kafelere gider, kahve icer, dunyevi seylerden bahsederiz.

newyork'a gidesimsi yok hic, winnipeg'in huzurevi kimliginden sonra dunyanin en kozmopolit sehri, kultur sokunu geciyorum, algilarima geri donusu olmayan zararlar verecek gibi.

hah. das leben der anderen nasil sevmezsin miyet, nasil. film bitti de, salondan kendimi nasil disari atacagimi bilemedim.

dun imagine sarkisi dogru mu diye dusunuyordum. imagine sarkisinin kuresellesmeye etkileri awgque.

Comments:
ufff çok özlemişim uzun yazılarını lenooreeee!!!!! =(
 
ben de istanbulu özledim 1,
çok şey bekleyerek gidince das leben der anderen çok yalan oluyor o yüzden sevemedim 2. aynı nasıl sevmezsin tribini yapan ikinci kişisin noluyor ya 3.
 
Size İstanbul’dan bahsedeyim mi, Şu sıralar havalar ısındı ama Cuma günü 7 derece düşecekmiş gibi bir geyik yaptı bölümden bir kız bugün derse girmeden önce, neyse mevzu o değil, asıl diyeceğim, polar kapüşonlu bir zamazingoyla dışarı çıkabilecek kadar geldi yaz. Eminönü-Karaköy iskelesinin yapımı/yenilenme çalışması tamamlandı gibi. Jeton 1.300. diğer iskeleden motorla geçersen de 1.300. aylık akbil 50 milyon. Yine kalabalık yine kalabalık. Kadiköydeki çingeneleri Haldun Taner Sahnesinin arkasına taşıdılar. İstinye ye devasa bir alışveriş merkezi yapılacakmış. Yeniköy bebek havalar güzel oldu mu du cıvıl cıvıl. Bağdat caddesinde yol yapım çalışması olmalı ama yok, hayret. Kaldırımlar da yenilenmiyor şu sıralar. Yaz geliyo, yaz geliyo. Aksaray – Kabataş hattındaki tramvay her zamanki gibi feci kalabalık. Onun da jetonu 1.300. kartal-kadiköy dolmuş 3.700. bostancı-taksim 4.750. bugün okul çıkışı babaannemin kablolu tv. Faturasını yatırmaya gittim kadiköydeki postahane çok havasızdı, Kadıköy çarşısının en alt katına taşımışlar. Her yerden lale fışkırıyor.en çok Beşiktaş vapurunu seviyorum o ayrı. püfür püfür.
 
merhaba ben anonim

bu yoğurdu sana sarmısaklayıp da yiyorum, dün gece (güneş yokken) bir anda panjurlara kocaman siyah denizyıldızları yapışıp beni korkutup kaçacklarmış gibi gelirken semacı bir kaç metre uzunluktaki aşçı şapkalı siyah ve 60 numara ayaklı insanlar odaya doluşacak diye korktuğum için olsa gerek televizyonu açtım ve bir adam ninni gibi bir şarkı söylüyordu, çokda hoş bi gitarı çalıyordu (baya sarhoştum) tekrar uyandığıma aniden tuvalete koşasım geldi ve yataktan inmemle gözlerim karardı, o sırada ölümü baya bir düşündüm. bu gün deliler gibi ekildim taksimde bir ara sokaktan bir kiliseye baktım yüksek bir duvarın ardından dilimin ucunda gibi hatırlar gibi oldum acaip bir rüya görmüştüm geçen ay süpermen gibi birşeydim ama öyle de değil yani netekim hatırlayamadım ve dondum diye yürüdüm galata kulesinin önünde iki turiste topkapı diye istiklali gösterdim deniz kenarına indim bir hamburgluyu galata köprüsüne çıkardım karmayı dengeledim. ben de böyle bir şey yazacağım çok acaip bir şey olsa gerek, bitirebilmeni takdir ettim ben olsa arkası yarın olabilirdi gibi geldi bi an. bi de İD genetik ya lakin ben psikolojiden anlamam genetiği de ne sen sor ne ben söyliim sen de froydçu değilsin falan filan.
 
architecture in helsinki'nin bi sarkisi var, the owls go diye. hahaha sarki cok eglenceli ya. bi sarkilair daha var hep telefonum caliyormus gibi hissediyorum, bu sefer oyle olmayacak diyorum ama yine oluyor.

bize oturmaya gel, yesil cay iceriz.
 
yasasinnn.
farkli zamanlar ve mekanlar yasadigimiz atiyorum dort kisiyi bir odaya kapatip melis nasil bir insandir konusun desem bambaska kisilikler anlatip sonunda sok olup beni asla tanimadiklarina karar verirler derdim ve ben kisiliksiz miyim benim genel gecer hallerim yok mu diye uzulurdum. sonra hermann hesse bozkırkurdu okumustum, gecmisti. sanirim senin yaslarindaydim. simdi 28 oldum. hala oluyor bu tarz garip dusunceler ama geciyor. yasasin sizofreni :D
das leben der anderen'i dvd'de izledim ve cok bgendim.
istanbul.. evet ozlenesi bir sehirdeyiz. hadi gel ozaman:) sevgiler.
 
kadin.
beni de ozle.

fake plastic love, color, and la tristesse.
 
Yorum Gönder



<< Home

Archives

10/2006   11/2006   12/2006   01/2007   02/2007   03/2007   04/2007   05/2007   06/2007   07/2007   09/2007   11/2007   12/2007   01/2008   05/2008   06/2008   09/2008   10/2008   03/2009   05/2009   09/2009   01/2010   08/2010  

This page is powered by Blogger. Isn't yours?