karmaşa, gürültü, binbir önyargı ve basmakalıplar içinde birbirine bir şeyler anlatmaya çalışan insanlar. seslerini sadece kendilerine duyurabiliyorlar. başkaları duysa da, anlamıyor. farklı dillerde konuşuyorlar çünkü. sürekli. durmadan. hastalıklı bir şekilde. susmadan.
biz de farklı dillerde konuşuyoruz, japon restoranında en sevdiğimiz, en "cozy" köşe masada. çinli ya da kanadalı olduğunu sandığımız çok şeker bir kızcağız (çünkü son gittiğimiz sefer japonca bilmediğini söylediğini düşünüyoruz, hatta eminim nedense buna) her şeyin yolunda olup olmadığını sormak için masamıza geliyor her 10 dakikada bir. yeşil çay istiyoruz. aptal oyunlar üretmekte üstüme yok. ben türkçe, birimiz hindice, biri de japonca konuşuyor. salak salak konuşuyoruz işte birbirimizi anlıyormuş gibi, çok eğleniyoruz. japon bana bir şey söylüyor ama bunun ne olduğunu gerçekten merak ediyorum, diyaloğun (?) en başından beri merak ettiğim tek cümle. o sırada çinli sandığımız kız masada bitiyor ve gülüyor. ben de ona dönüp, sadece boşboğazlığımdan (çünkü japonca bilmediğine çok eminiz), "anladın mı ne dediğini?" diye soruyorum. kız, "evet" der demez bizim japon "holy shit, holy shit" diyor ve kıpkırmızı kesiliyor. kız "söylememi ister misin" dediğinde, japon "peki" diyebiliyor ve kaşığına sarılıyor bize bakamadığından. kız, "gözlerinin çok güzel olduğunu söyledi" diyor. -susuyoruz-. ben de bir şey diyemiyorum ve çorbama dönüyorum, o sırada bir ton romantik komedi film sahneleri geçiyor aklımdan, hemen ilk beşe giriyor ve daha önce aklımdan geçen hiçbir romantik sahnede bir japonun yer almamış olduğunu farkediyorum. çok şeker yahu. ben orda "hey ne dediğini bilmiyorum ve bence bu oyun çok sıkıcı olmaya başladı zaten bi ton para harcadım ama hala salatalıklı sushi yemek istiyorum. başka ne desem işte bişeyler diyorum hatta bu söylediklerim hala türkçe, türkçeçokşeydiyebiliyorumben" falan diye saçmalarken, birinin "gözlerin çok güzel" diye japonca saçmalaması kendimi kötü hissettiriyor gerçekten. pencereden dışarıda oynayan arkadaşlarına bakan yaşlı çocuklar gibi hissediyorum.