5 senelik blog'umu tek tuşla sildim. önce bir üzüldüm, sonra geçti. bir kere daha üzüldüğümde de böyle olmuştu. o yüzden artık daha çok sıkılıyorum kendimden. her neyse. yaz baştan -yapıcı ol-.
tek uyuşturduğun şeyin heyecan eşiğin. etraftaki tüm uyuşturucular ona çalışıyor. yükseliyor, yükseliyor sürekli.. o ne kadar yükseliyorsa sen o kadar sıkılıyorsun kendinden. heyecan eşiğine çalışan, etrafındaki uyuşturucular ne kadar pahalıysa, o kadar ucuz bir insana dönüşüyorsun zamanla. geçmişi hatırlayıp üzülüyorsun. "mutluluk yaşanmaz, anımsanır" sözü en sığınabileceğin şey gibi görünüyor ama kendi mantığına uymadıkça hiçbir şeye inanmaman gerektiğini de biliyorsun. sonra farkediyorsun ki, mantığına uymayan bir şey yok. işte zehirlendiğini farkettiğin an bu. panzehirin de ilk semptomları gösterdiğinden beri geliştirmeye başladığın umursamama mekanizmaları. hiçbir şey o kadar kötü değil. olup biten her şeyi uydurdun. şu 10 saniye içinde düşündüğün tüm bunlar yoğurtla birlikte buzdolabına giriyor. işe yaradılar işte, mekanizmaların. umursamadın. bağıramadın. ve eşik daha da yükseldi.
düşüş bu kadar güzel olabilir mi?
sabah dans ederek bir şarkıya uyandın. kollarını, gövdeni, bacaklarını umursamazca bıraktın şarkının akışına.
durdun. söylenecek bir şey henüz söylenmediğinden, ve daha fazla bunu "beklemiyormuş" gibi görünemediğinden. yüz kaslarına yenik düştüğünden. aynaya baktın.
"hiçbir şey o kadar kötü değil" dedi, özlediğin kişi.