çekmeye çalışıyordu ama nafile, sürekli somurtuyordum, iyi ki başka biri değilim diye düşünüyordum, başka biri olsam kendim gibilerle karşılaşabilirdim, tanrım, bu çok korkunç olurdu, korkunç.
aslında bakarsanız o da daha aşağılık biri değildi, ama uğraşıyordu, fakat ne kadar uğraşırsa o kadar yüzleşmek zorunda kalıyorduk bu başarısızlık hissiyle, bana nasıl katlanabiliyor? bana nasıl katlanabiliyor?
köşede bir restorana giriyoruz. yine sadece 'aç' olmamdan dolayı bir şeyler yiyeceğim, bunu düşünüyorum, canımı sıkıyor. o da yiyecek. pilav neden getirmediler? biraz dikkat eder misin. salata istemiyorum. evet, hayır onu da istemiyorum. istemiyorum dedim. hayır hayır,
hayır, sorunun ne olduğunu bile sormayacak.
beni böyle kabullenmiş işte.
sorunu kabullenmeyen bir ben varım. beni böyle kabullenmesi ne kadar üzücü,
biliyor
bildiğini biliyorum
benim için birçok şey çok zor,
biliyor.
şimdi bile beni yasa boğabilecek bir his,
umutsuzluk, dahası zavallılık
sorduğu soruda vuku buluyor. tüm iyi niyetiyle soruyor, benimle daha fazla vakit geçirmek adına bir plan işte, delirtmek istiyor beni,
tabii ki kabul ediyorum.
yemeye devam ediyorum, yutamıyorum, kafamı kaldıramıyorum, işte yine o his, bir süre ağlamayınca her şey daha da zor oluyor, zor geliyor, elbette ağlamayacağım, bunu geçiştirebilirim, yapabilirim, yapamayacağımı biliyorum, hadi, hadi, 10'a kadar mı saymalı? gözlerimi nereye çevirmeli? lanet olsun ne yapmalıyım? olmuyor,
elbette başaramıyorum, elbette ağlıyorum
şansım varsa o görmeden birkaç gözyaşıyla atlatabilirim.
boğazımdan geçen lokmalar engel oluyor sanki buna. yemek yerken ağlamak. sanki hayatta yaptığımızın özü bun benzer bir şey. yaşarken ölmek gibi, zorla yaşamak gibi, ne bileyim?
gördü işte. lütfen umursama. lütfen bir şey sorma. bırak usulca ağlayayım.
bana bakıyor, gözlerini tabağına çeviriyor, bana üzülüyor, çok üzülüyor,
bana üzülmesine çok üzülüyorum. kahroluyorum. oracıkta ölmeliydim. orda ölseydim keşke. gözleri doluyor. sanki ölüm var masada. ne var, ne var, NE VAR? NOLUYOR? NEDEN AĞLIYORUZ?
onu öyle görünce daha da çekiliyor derim, gelecek yok orada. ağlamama ağlıyor. neden ağladığımı bile bilmeden ağlıyor. en beteri de bu. bana nasıl katlanıyor?
tuvalete çıkıyorum. bir sigara yakıyorum. öyle çekiyorum ki dumanı içime filtre ıslanıyor. ıslandığını fark edip hemen atıyorum. dişlerimi fırçalayıp iniyorum aşağıya, bu trajediye bir son vermeliyim artık
veriyorum.
sesleri duymaya başlıyorum tekrar. her şey o ucuz, sahte dünyaya 'ait' olmaktan memnunmuş gibi yapmaya devam ediyor, sanıyorum, sadece sanıyorum
sokağa dikiyorum gözlerimi. kalp ritmimi yavaşlatmak için derin nefesler alıyorum. belki bir şey bile söyleyebilirim.
yorgunum, olmuyor,
biliyor
bildiğini biliyorum,
susuyorum, susar gibi susuyorum,
susamış gibi susuyorum,
yorgunum. biraz.