oyle bir yazma askiyla actim ki sayfayi, manik depresifffmsi hissettim.
okulun olmamasi cok guzelmis. ben odev yazmayi hic sevmiyorum. bin tane sinav filan versinler canima minnet. odev boyle, bi de gerzek bi konuda filansa, canima okuyor saclarimi tek tek yolmak istiyorum. icim simdiden bi tuhaf oldu. neyse gecti gitti, sakin ol sakin.
cancagzim, gelmis gecmis en
konsantre visne suyu geri pas yapti. dersime biraz calistim, aktarmaya calisayim simdi de.
sizo kisiliklerimizi farkli arkadaslarla tatmin ettigimize inaniyorum. eminim cogu yakin diyebilecegim arkadasim hakkimda farkli farkli seyler dusunuyolar. yeni tanistiklarim da oyle aslinda. hakkimda varilan genel gecer yargilar olmadigi anlamina gelmiyor bu. mesela "kendini begenmis" oldugumu dusunen sayamayacagim kadar insan vardir kesin. ya da "zipir", "komik", "eglenceli" oldugumu dusunenler. cok sakin ve melankolik oldugumu dusunen de bir suru insan var eminim. melankolimin "sahte" oldugunu dusunen bir o kadar insan daha vardir. iliski cok interaktif bir sey, biliyor musun. o dinamik, bir cok fenomenin esiginde yatiyor. "historical antecedent" bulmak bir mesele olabilir bazi konularda, zordur (evrim sureci de boyledir gibi). refere edebilecegin bir nokta, ya da ilk nokta diyelim. iki insanin iliski dinamiginde, o dinamige ilk ivme kazandiran "etken"i bulamazsin. birbiriyle etkilesimli bir cok sey vardir: genetik kodlar, o ana kadar zamanla "ozunu" olusturdugun hayat, icinde oldugun durum vsvs. bir suru zirva yani. onemli olan iki insanin arasindaki iliskinin "essiz" bir niteligi oldugudur.
bu kadar safsata yapmisken diyeyim. sanirim "kani isinmis" olan bir insan miyim, ilk goruste cok soguk hissettigim insan az olur. hatta su an pek deger verdigim insanlarla ilk gorusmem, cogu zaman, sanki hic ilk gorusme gibi olmamistir. bu bircok seyi acikliyor kendi icinde.
narsisist bir yapim yok, sanirim. nitekim "ancak" herkes kadar, ama herkesten daha fazla "egoist" oldugunu belli eden bir egoist yapim var gibi. cocuksulugumdan geliyor. cocuklugumu yasayamamisim ben. bir de plastik huzunlerim ve sikildigimda patlayan hipokondrim, ve acayip bir "adalet" anlayisim var. 6 yil sonra 29 yasinda olacagim.
ufukta siluetimi goren birinin aninda nefret etmesi gereken kadar berbat biri olabilirim. surekli dogruyu bildigini deklare eden biri varsa benden saygi beklemeyebilir. surekli dogruyu biliyormus gibi davranan ve insanlara ne yapmalari gerektigini anlatan biri olabilirim, bu yuzden politikaci olmak istemezdim (tam da bu yuzden politikaci olmam gerekirken!)
ve gordugunuz uzere, baskalarinin benim hakkimda ne dusunebilecegini anlatirken kendi hakkimda ne dusundugumu yazdim. bu da bazen insanlarin ne dusundugunu onemsemedigimi hemen belli etti gibi. cunku kucuk dusmek, bazilarina "olum kalim" meselesi olurken, benim nasilsa canimi pek sikmiyor.
bir de sey. bir de yaniniza gelip yavsayan, beni sev diyen kediler vardir ya.. o kedilerin insan formlari vardir, ama "konusabiliyor" olduklari halde "konusmayan" bu insanlari siz seversiniz. ama sadece ayaginiza kadar gelip "beni sev" diyen kedi olduklari icin. sadece sevilmeye ihtiyaclarinin oldugundan ve bu ihtiyacin ne zaman karsilanacagina "kendilerinin karar verdiklerine", kendilerinden daha fazla emin olduklari icin. iliskiye bastan bicilmis bir kaftan yani. o insanlar da konusmuyor olduklarinin farkina varmazlar. ben de zaten o insanlarla "konusuyor" oldugumu hic dusunmem. severim, ve giderler. buna gercekten pek aldirmam. kediye asla bir sey ogretemezsiniz.
kedimi acayip ozledim, felaket ozledim, simdi onu fark ettim.
bu blog da boyle geyik meyik, uzadi. istanbul'u cok ozluyorum.
asagi dakota'ya iniyorum bu haftasonu, arkadas gormeye. kafelere gider, kahve icer, dunyevi seylerden bahsederiz.
newyork'a gidesimsi yok hic, winnipeg'in huzurevi kimliginden sonra dunyanin en kozmopolit sehri, kultur sokunu geciyorum, algilarima geri donusu olmayan zararlar verecek gibi.
hah. das leben der anderen nasil sevmezsin miyet, nasil. film bitti de, salondan kendimi nasil disari atacagimi bilemedim.
dun imagine sarkisi dogru mu diye dusunuyordum. imagine sarkisinin kuresellesmeye etkileri awgque.
bu blogger'a ne olmus yahu? google neden her seyi ele geciriyor?
bunu yazmaya gelmemistim. zaten bir sey yazmaya da gelmemistim. bugun sozde halay cekecektim, okula dair her seyi geride biraktigimdan dolayi - ama keyifsizim son birkac gundur.
insanlar cok cirkin.
dunyanin zaten agzina sicilmis.
simdi rahat rahat boktan ve anlamsiz emellerinizle, elitist tavirlarinizla, aptal egolarinizla ugrasip durun.
zebralaşıyorum mütemadiyen. zebra, ah zebra. sırf evcilleştirilemediğinden öfkeli. bu kadar yırtıcı hayvanın içinde saflığı koruyabilmek, olsa olsa şaane bir ironi olur ancak.
kızılderili diyor ki, böyle detektörümsü tutunca saf kötülüğün içinde renk değiştiren melekler gibisiniz. ne sanıyorsunuz kuzum, neyi incitmeye çalışıyorsunuz hala, ve neye dayanarak tüyünüzü kıpırdatmadan insanları iyileştirebileceğinizi düşündünüz? başkalarının da "his edebileceğini" bazen aklınızdan çıkarabildiğinizi bildiğimden, ve kendi hislerinizin her nasılsa başkalarının acılarına daima üstünlük sağladığını gözlediğimden soruyorum.
* oysa ona kızılderililerin kuzum filan diye konuşmayacağını söylemiştim.
sana çıplak kalamıyorum. kan, ter içinde
kusmamı istiyorsun-
steinbach: 16:54.